Papatya motifini ebru sanatına kazandıran sanatçı:Mustafa Düzgünman
Ebru ve cilt sanatçısı Mustafa Düzgünman, ölümünün 33’üncü yılında anılıyor.
Abdulbaki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdayi camilerinin imamı olan Saim Efendi ile Şükriye Hanım’ın ikinci çocuğu olan Düzgunman, 9 Şubat 1920’de Üsküdar Sultantepe’de doğdu.
Usta sanatçı, ilkokulu Ayazma Okulu’nda tamamladıktan sonra babasının yanında aktar olarak çalışmaya başladı. Sanatçı, Üsküdar’daki aktarlarda dönemin ünlü sanatçıları ve mutasavvıfları, Prof. Dr. Ali Alpaslan, Uğur Derman, Nezih Uzel, Hafız Nurullah Beyefendi ve oğlu Ahmed Yüksel Özemre ile çeşitli sohbetlerde buluştu.
Sanatçı Düzgünman, TRT’ye verdiği röportajda çocukluğunu şu sözlerle anlattı:
“Babam Üsküdar’daki Aziz Mahmud Efendi Camisi’nin imamı ve vaiziydi. Biz o mahallede büyüdüğümüz için camide müzik mutlaka lazımdı. Orada bir merak vardı. Ezan, müezzin vs derken, Dini musikiye çok merakım vardı.O zamanlar Mızıkalı Hafız Muhiddin Üsküdar’da bir üstad vardı.Ondan ve Çarşamba Tekkesi Şeyhi Hayrullah Efendi’den dini eserler aktarırdım.Mevlid tevsihleri, ramazan ve devran ilahileri… Bu durumda uzun bir yol kat ettim.”
Ciltçilikle de ilgilenen Düzgunman, 1938 yılında annesinin amcası olan öğretmeni Necmeddin Okyay’ın himayesinde Hoş Sanatlar Akademisi Türk Süsleme Sanatları Bölümü’ne kaydoldu ve Okyay’dan eski usul cilt ve ebru sanatını öğrendi. .
Ebru sabahında klasik anlayışı benimsedi.
Mustafa Düzgünman kısa sürede yeteneğiyle dikkat çekti. Ancak 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartları nedeniyle okulu bırakıp şifalı bitkilere geri döndü.
Ebruya çeşitli çiçek desenleri kazandıran Necmeddin Okyay, Medrese Hat Sanatı ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretmenlik yaptığı dönemde bu sanatı oğulları Sami ve Sacid Okyay ile Ali Alpaslan, Uğur Derman ve Düzman’a öğretti.
Başarılı sanatçı, aralarında Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Aydın Gülan ve Sabri Mandıracı’nın da bulunduğu birçok değerli kişiye ebru dersleri verdi.
Ebru sanatında klasik anlayışa bağlı kalan sanatçı, aynı zamanda “Taz-ı Kadim” cildinden örnekler de vermiş, tesbih, fotoğraf ve dini müzikle ilgilenmeye başlamıştır.
Ordu matbaasında ciltçi olarak çalıştı
1953 yılında askere giden Düzgünman, Selimiye ve Harbiye’deki görevlerinden sonra Harbiye 1. Ordu Karargâh matbaasında ciltçi olarak çalıştı.
Aynı yıl sanatçının oğlu Ali Haydar, 1962 yılında ise kızı Yasemin dünyaya geldi.
Sanatçı, 1979 yılına kadar 20 yılı aşkın bir süre Aziz Mahmud Hüdayi Tekkesi’nde türbe bekçiliği yaptı. Bu dönemde tasavvufla ilgilenen sanatçı birçok şiir yazdı.
Mustafa Düzgünman, türbe bekçiliği görevine ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“12 Şubat 1954’te Aziz Mahmud Hüdayi’nin türbesi oldum. Aylığım kırk beş liraydı. Türbe harabe halindeydi. Aldığım maaşlarla türbeyi onarmayı başardım. Ancak bu dönemde Olaylar hiç eksik olmuyordu, mezarın kurşunları çalınıyordu, karakollara gidiyordum, vakıflar hiçbir masraf yapmıyordu, adam bulup çatısını yaptırıyordum, çoğu kez masraflarını ben karşılıyordum. dükkânımızdan. Tekkenin alt caddesindeki Cennet Efendi türbesinin bakımını da ben yaptım. Ahşap ve haraptı. Onu da yaptırdım ama 17 Şubat 1961 Ramazan ayında çıkan yangın nedeniyle yandı. Yan taraftaki evde yangın çıktı.Çok üzüldüm.Mezar tekrar yapılmayınca yıkıldı.Orayı açık mezarlık olarak ayarlayıp ağaçlandırdım.Beni müdürlüğe şikayet ettiler. türbelere giderek ‘ticaretle uğraşıyor, türbede ne işi var?’ Bu yetmezmiş gibi bu insanlar beni tedirgin ediyor, yine müdürlüğe ‘burası olgunlaşmamış münzevilerin karargâhı haline geldi’ diyorlardı. Baskılara dayanamadım, istifa ettim, içim kanıyordu.”
Bazıları kendine ait olmak üzere farklı makamlarda yirmiye yakın ilahi besteleyen Düzgünman, uzun yıllar Aziz Mahmud Hüdayi Camisi’nde cuma günleri iç ezan ve teravih namazlarında okuduğu ilahilerle de iyi bir icracı olarak tanındı.
Ebru’yu yeniden popüler hale getiren isimlerden biri oldu.
“Ebruname” adlı 20 kıtalık şiiriyle klasik ebruyu nazma aktaran Düzgünman, yazdığı bir mihrabiyede Aziz Mahmud Hüdayi’ye olan sevgisini şu satırlarla dile getirmiştir:
“Kıble mihrabımızdır Hazreti Pir Hüdai;
O bizim Sina’daki ay ışığımız Hazreti Pir Hüdai;
Canımız sevgilimiz, imanımız dilimize,
Gönlümüzdeki padişahımız Hazreti Pir Hüdai”
Başarılı sanatçı, Türkiye’de ebru sanatının yeniden canlanmasının önünü açan isimlerden biri oldu.
Hocası Necmeddin Okyay’dan öğrendiği ebrunun her türünde eserler veren Düzgünman, hocasının adını taşıyan “Necmeddin Ebru” çiçekli ebru sanatını geliştirerek papatya motifini tanıttı.
Mustafa Düzgünman bir açıklamasında ebruda modernleşmeye ilişkin düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi:
“Ebru tükenmez bir hazinedir. Aslında kendi karakterini bozmadan kendi içinde gelişir. Bunun dışında modernleşme diye bir şey olamaz. Çünkü atalarımızdan kalan bu mirası, tarihini yaşatmak zorundayız. Neden modernleşme? Bu sonsuz bir renk cümbüşü.” Yeniden bir şeyler icat edilebilsin diye sevinci hiç bitmiyor.
Artık çağımızda ebrunun resme kaydığını görüyoruz. Baktığınızda yağlı boya tablo gibi, tablo gibi bir şey, yani ebrunun ötesine geçiyorlar. Aslında ebru da yapıyorlar ama baktığınızda yağlıboya izlenimi veriyor. Buna tam olarak Türk ebrusu diyemeyiz. Buna ‘çağdaş ebru’ diyebilirler. Ebrumuzun karakterini asla bozmaması lazım.”
Bitkiciliğe ölümüne kadar devam etti.
Usta sanatçı, körüklü kamerasıyla bine yakın hat örneğini kabartmalı camın üzerine sabitledi. Bu eserlerin bir kısmı “Kalem Güzelliği” ve “İslam Mirasında Sınır Sanatı” adlı eserler arasında yer aldı. Düzgünman daha sonra bu eserlerini Türkpetrol Vakfı’na sundu.
Sanatçının tespih, yazı tabletleri, ebru, kitap kapakları, kutu ve çerçevelerden oluşan koleksiyonu ailesi tarafından korunuyor. Eserlerinden bazıları müzelerde ve kişisel koleksiyonlarda bulunmaktadır.
Vefatına kadar titizlikle sürdürdüğü aktarlık mesleğinde ehil ve güvenilir bir esnaf olarak tanınan Düzgünman, 12 Eylül 1990 tarihinde vefat ederek Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Ahmed Yüksel Özemre, 1996 yılında 53 yıllık dostu Düzgünman’la olan anılarını “Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı” adlı kitapta topladı. Kubbealtı Yayınları, sanatçının doğumunun 100. yılına özel bir baskıyla aynı eseri yeniden okurlarla buluşturdu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., “Geleneksel Sanatlar Dizisi” kapsamında 2007 yılında prestijli kitap “Mustafa Esat Düzgünman ve Ebru”yu okurların beğenisine sundu.